Ben, Deniz. Şimdi 15 yaşındayım ama 30 Ekim 2020’de 10 yaşındaydım. Dördüncü sınıftaydım, okulun bahçesindeydim.
Teneffüste arkadaşlarımla sek sek oynuyorduk. Gülüyorduk, koşuyorduk. Sonra bir anda yer sallandı. Sanki dünya oyuna katılmıştı ama bu hiç eğlenceli değildi.
Ağaçlar savruldu, okulun duvarlarından korkunç sesler geldi. Öğretmenimiz bağırdı: “Çök, kapan, tutun!” Ama biz ne yapacağımızı bilemedik. Bahçede yere çöktüm, gözlerimi kapattım. Kalbim çok hızlı atıyordu. Sanki içimde bir şey kırılmıştı.
Deprem durduğunda annem geldi. Koşarak beni aldı. Elimi tuttu ve ağlayarak sımsıkı sarıldı. Ne olduğunu anlayamamıştım. “Eve gidelim,” dedi ama eve gidemedik. Çünkü evimiz yıkılmıştı.
Mahallemizde birkaç bina yerle bir olmuştu. Komşumuzun apartmanı artık yoktu. Sokak tanınmaz hâle gelmişti. Oyuncaklarım, kitaplarım, odam… Hepsi enkazın altındaydı. Kardeşim ve babam da oradaydı, onlar da çok üzülmüştü.
O geceyi okulun bahçesine yakın bir alanda, çadırlarda geçirdik. Soğuktu. Ama babamın kucağında, annemin sesiyle kalbim ve ruhum sıcacık ısınıyordu.
“Buradayız,” dedi annem. “Hayattayız.”
O zaman anladım: Bazen seni bir evin duvarları değil, bir babanın şefkati, bir annenin sesi ve iyi insanların kalbi korur.
Zaman geçti. Yeni bir evimiz oldu. Okulumuz onarıldı, bahçemiz yeniden düzenlendi. Ama ben hâlâ o eski çocukluk anılarımı hatırlıyorum — orada yaşadığım korkuyu, orada öğrendiğim cesareti.
Şimdi okulun bahçesinde yine çocuklar oynuyor. Onlara bakınca içim umutla doluyor. Çünkü biliyorum ki biz sadece bir deprem yaşamadık; aynı zamanda yeniden başlamayı öğrendik.
Yıkılan evlerin yerine umutlar kurduk.
Ve ben, o gün okulun bahçesinde yere çökmüşken, aslında yeniden doğuyordum.
30 Ekim benim için artık sadece bir tarih değil; gücün, sevginin, iyiliğin ve birlikte ayağa kalkmanın günü. Tekrar yaşamamak dileğiyle...
Çünkü yıkıntıların altından bile filizlenir umut.
Yorumlar
Kalan Karakter: