Aşk Üzerine yazılan binlerce kitap, söylenen milyonlarca söz, hissettiren sonsuz duygu… Peki, gerçekten aşk nedir? Bir kalp çarpıntısı mı, gözlerdeki ışık mı, yoksa ruhun en derin yankısı mı? Aşk, insanı her şeyden sıyırıp başka bir dünyaya taşıyan sihirli bir duygudur. Kimi zaman bir tebessümde, kimi zaman bir vedada saklıdır. Kelimelerle anlatılamayan, tarifi yapılamayan ama
yaşandığında tüm benliği sarıp sarmalayan bir güçtür.

Kimileri aşkı deli bir tutku, kimileri huzurlu bir liman olarak görür. Oysa aşk, ne tamamen deliliktir ne de baştan sona sakin bir deniz… Aşk, zaman zaman fırtınalar koparan, zaman zaman dingin sularda huzur bulduran bir yolculuktur.Gerçek aşk, yalnızca ‘seni seviyorum’ demek değildir. Bir bakışta kaybolmak, sessizlikte konuşabilmek, en büyük kavgada bile vazgeçmemektir. Eksik yanları tamamlamak, kusurları güzellikle kabul etmektir. İki kişinin değil, iki ruhun birbirine dokunmasıdır.

Ama aşk her zaman mutlu sonla bitmez. Bazen öğretir, bazen dönüştürür, bazen de sadece izi kalır. Çünkü aşk, insanın en büyük imtihanıdır. Kimine bir masal, kimine bir yara, kimine de hayatının anlamı olur. Ve belki de aşk, en çok içimizde bir yerlerde, geçmişte yaşadıklarımızın, kaybettiklerimizin, kavuşamadıklarımızın arasında saklıdır. Ama her ne olursa olsun, aşkı yaşamak cesaret ister. O cesareti gösterenler, hayatın en derin sırrını çözmüş olur: Aşk, ruhun en güzel yankısıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: