‘Ölmekten korkmuyorsanız başaramayacağınız hiçbir şey yoktur.’ Ölüm korkulacak bir şey değildir. Hepimiz bir gün öleceğiz. Bunu kabul etmeliyiz. Hem hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamalıyız, hayatın tadını çıkarmalıyız, hem de her günümüzü de sanki son günümüz gibi yaşamalıyız. Hayatı dolu dolu yaşamak, büyük başarılara ulaşmakla sınırlı değildir. Bazen, bir dostla içilen bir fincan kahve, sokakta duyulan çocuk kahkahası ya da bir kitabın satırlarında kaybolmak, gerçek anlamda yaşamanın ta kendisidir. İnsan, ancak ölümü kabul ettiğinde yaşamın değerini gerçekten kavrayabilir. Ölüm korkutucu değil, yaşamı anlamlı kılan bir gerçektir.
‘Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın.’ demiş şair. Hayatı dolu dolu yaşayan insan ölümden korkmaz. Gerçekten yaşamak, sadece günleri tüketmek değil, her anı anlamlandırmak demektir. Hayatını tutkularının peşinde koşarak, sevdikleriyle vakit geçirerek, deneyimlerden öğrenerek yaşayan biri, ölüm geldiğinde pişmanlık duymayacaktır. Çünkü o, zamanın kendisine tanıdığı fırsatları değerlendirmiştir. Ölümü, elinden kaçan bir şans olarak değil, tamamlanan bir döngü olarak görür.
İnsanın ölümden korkmasının temelinde eksiklik hissi yatar. "Yapamadıklarım, yaşayamadıklarım, söyleyemediklerim..." Oysa cesurca yaşayan biri, bu korkuların esiri olmaz. Hayatı ertelenmeden yaşamak, onu dolu dolu hissetmek, ölümün gölgesini hafifletir. Ölüm var diye değil, yaşam var diye yaşamak gerekir.
Ölüm korkulacak bir şey değildir zaten. Eğer maneviyatınız tamsa ölümü kabullenmek de kolaydır. Hiçbir dine inanmasanız bile kendinizi gerçekleştirdiyseniz, ölümü kucaklamanız kolay olacaktır. Ölümden korkmayın. Onu sevin, kabullenin. Hayatı gerçekten yaşamak, ölümden korkmayı gereksiz kılar. Ölümü düşündüğünde kaygı duymuyorsan, yaşadığın her anı gerçekten anlamlandırmışsın demektir.
Yorumlar
Kalan Karakter: