SİYASİ DEĞİŞİM KAÇINILMAZ...!
Yayınlanma :
29.04.2025 13:17
Güncelleme
: 29.04.2025 13:17
“Küçük Kıyamet” olarak bilinen 1509 İstanbul Depremi kimi kaynaklara göre 7,2 kimi kaynaklara göre 8 büyüklüğündeydi. 50 saniye sürdü, tsunamiye neden oldu, 160 bin nüfusa sahip İstanbul'da kaynaklara göre 13 binden fazla insan hayatını kaybetti.
23 Şubat 1653’te, başta İzmir ve Aydın olmak üzere Ege Bölgesi’ni etkileyen depremde ise can kaybı 2 bin 500'e ulaştı.
1900'lu yıllara baktığımızda arşivler, 1924 Erzurum, 193O Hakkâri ve 33 bin canın yok olduğu 1939 da büyük Erzincan depremi. Ve acıların hazırlandığı yeni acılar yaşanan sarsıntılar. Varto, Gediz, Muradiye, 1999 da Gölcük depremleri. İstanbul’da da büyük yıkıma ve 2010 yılında yayınlanan Meclis Araştırması Raporu’na göre kişi 18 bin 373 insanın can verdiği Gölcük depreminin ardından yaşadığımız çok sayıda büyüklü küçüklü ama can alan, can yakan, acısı korkusu tedirginliği süren onlarca, artçılar ile binlerce deprem. Ve acısı hala taze olan Hatay depreminin yaraları sarılmamışken yaşadığımız İstanbul'u da kapsayan Marmara Denizi merkezli sarsıntı. Tek sevindirici yönü can kaybının olmaması olan bu depremin ardından ülke olarak toplum olarak bir ve beraber olmamız gerekirken iktidar ve muhalefetin karşılıklı suçlamalarını, "Siyasetin doğasında var" diye geçiştirmek kabullenmek mümkün değil. Hatay depreminde muhalefetin yardım konvoylarının kente girmesini engelleyen iktidarın, son İstanbul depreminde 23 yıllık iktidar olduğunu unutup, muhalefete mensup yerel yönetimleri suçlayıp kameralar önünde çay çorba dağıtması, açıldığı zaman karşı çıktıkları "Kent Lokantaları'nın 23 Nisan'da kapalı olmasını eleştirmesi. Toplanma alanlarının imara açılmasına evet diyen iktidarın "İstanbul'u bir kaç yıl içinde yeniden inşa ederiz" diyerek, "23 yıl da ne yaptınız? Neden yapmadınız?" sorularına cevap vermemesi de, büyük felaketler de bile yanyana durmayan siyasetçilerin topluma halka neden güven vermediğinin göstergesi değil mi?
Bu tip toplumsal felaketler de en büyük tehlike de, halkı sakinleşmeye, açıklanan önlemlere uymaya çağrı yapması gereken medyanın siyasetin akış yönüne göre meslek ilkelerini unutması. 23 yıllık iktidarı sorgulamayan medyanın, başkanı dâhil hemen hemen tüm üst düzey yöneticileri tutuklu olan CHP'li İBB ve ilçe belediyelerini "niye önlem almadın?" diye suçlaması, tüm bilim insanlarının İstanbul'un felaketi olur" dediği Kanal İstanbul projesini gözü kapalı tek tip metinlerle desteklemesi de, depremler de can ve mal korkusunu atlatamayan halkın korkularını tetiklemesi. Bu na bir de, halkın gözünü kulağını çevirdiği, bilim adamı deprem uzmanı, yıllarını Jeoloji alanında çalışma yapan hocaların her gün ekranlarda sosyal medya da birbirlerini sallamasını ekleyince "yaşanacak kaçınılmaz depremlerin" oluşturacağı maddi manevi hasar, can kayıpları, özellikle sanayinin başkenti İstanbul' da ülke adına yaratacağı sonucu düşünmek bile, insan psikolojisinde 7 ve üzeri deprem etkisinden daha yıkıcı değil mi?
Ülkemiz de son yıllarda giderek artan kamplaşma ve ayrışmanın bilimsel gerçeklikleri bile farklı anlatmaya kadar varması halkın "ne yapacağız? Kime inanacağız" sorularının artmasına neden oluyor. “Büyük depreme az kaldı, başımıza gelecekleri ifadede kelimeler yetersiz kalıyor” diyen uzmanlara mı? “İstanbul’da bundan böyle en az 10 yıl büyük deprem olmayacak” diyene mi inanmak gerek sorusunu bilimsel verileri bilmeden, sosyal medya da anket yapıp, "hangi hocaya inanıyorsun?" sorusu ile halkı sorgulamakta ayrı bir garabet.
Tıpkı, siyasette iktidarın "ak" dediğine gözü kapalı “ak” diyenler ve muhalefetin "ak" dediğine " kara" diyenlerin sesi yükseldikçe, hiç kuşkusuz olan halka oluyor ve son depremin artçıları, ekonomiye yansımaları ile birlikte toplum da yeni ayrışma ve kamplaşmalar da arttıkça artıyor!
Bu nedenle, siyasi bir tuzağın içine çekilen özellikle orta ve alt gelir gruplarının siyasette değişim isteğini yükseltmesi de, en az, tarihi bilinmese de yeni gelecek olan büyük depremler de can ve mal kaybını en aza indirgemek için kaçınılmazdır. Kısaca, zamanı harcamadan bir siyasi değişim artık kaçınılmazdır.
(Tuna BÜYÜKŞAHİN)
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: