Ateş Anahtarının Gizemi 2

Jale portaldan içeri girince aniden harika bir dünyayla karşılaştı. Bu dünyada her şey çok güzel
görünüyordu. Dünyada bu kadar güzellik görmedim ki hiç, dedi. Evlerin hepsi koyu kahve rengi
ahşaptan yapılmıştı. Her evde pencerede kırmızı perde ve her evin bahçesinde de beyaz yapraklı
papatyalar vardı. Jale buranın güzelliği karşısında mest olmuş bir şekilde gülümsedi ve ‘Harikalar
Diyarı’na hoş geldin Jale. Şimdi sen de harikasın. Çünkü ne görürsen osundur demişti annen. Rüya mı
görüyorum yoksa? Hayır. Bu rüzgar, bu güneş, bu evler, çiçekler, bisikletler, bu deniz… Hepsi, hepsi
gerçek. İyi de ben neden buradayım? Gidip bir evin kapısını çalabilirim. Böylece… Aaaa! Davullu bir
kafile geliyor. ‘Hoş geldin aramıza Jale. İsmin çiçekler açtırdı gönlümüzde, sensin tek beklediğimiz
ömrümüzde, kahraman olmak sadece senin ellerinde!’ dediler ve Jale onları büyük bir heyecanla
karşıladı.
-Ben… ben bir kahraman olmanın hayaliyle yaşadım her zaman. Söyleyin nedir beni kahraman kılacak
olan? Dedi ve o da kafiyeli konuşmaya başladı. Çünkü bu diyarda yaşayan herkes kafiyeli konuşurdu.
Jale de aslında buralı olduğu için o da kafiyeli konuşuyordu.
-Bilmezsin başımızda ne dert var, sadece gam, keder o kadar! Ülkemizi yakıp yıkacak Sarı Çıyan. Gel
sen de bizi kurtar!
-Sarı çıyan kim bilmem. Ben bu davadan dönmem. Söyleyin ne yapayım? Sizi bu dertten kurtarayım?
-Git bul Ateş Anahtarı’nı, buradadır planı. Bilmeceleri çözersen, bir de bu haritanın yolundan
gidersen, kurtarırsın dünyamızı Sarı Çıyan’dan. O büyük bir canavardır. Seni yenemeyeceği kaderdir,
ama bunu bilip sevinme, kader her an değişebilir. Şimdi hayır yapmam dersen, üzersin bizi edersin
sersem. Ne olur Ateş Anahtarı’nı bul. Yoksa kalacağız pek yoksul. Bizler iyi insanlarız, sendeki yürek
bizde yok. Ondan bekledik seni, bize senden başka çare yok.
-Şimdi anladım derdinizi, merak etmeyin kurtaracağım sizi, Sarı Çıyan değil, tillahı gelse durduramaz
beni.
Ve Jale’nin macerası başladı!