Ülkemizde, aylardır iktidar ve muhalefet arasında giderek sertleşen siyaset yapma tarzı, sokakta yükselen sesler, seçim geliyor, sandık geliyor haykırışları, siyaseti kişisel var oluş aracı olarak görenlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Hem iktidar hem muhalefet içinde var olan, "Neden buradayım?" diye soran veya bilen bir avuç ismin açık ya da gizli ortaya çıkması, çok bilinen bir mitolojik hikâyeyi hatırlattı.
Kassandra, Troya Kralı Priamos ve Hekabe'nin en güzel olduğu rivayet edilen kızıdır. Yunan mitolojisinde geleceği görebilme yeteneğine sahip olan ancak Apollon tarafından kimsenin kehanetlerine inanmaması için lanetlenen rahibe Kassandra aynı zamanda Yunan mitolojisinin bir kahramanıdır.
Binlerce yıl önce Truva surlarının önünden duyulan “Bu at bir tuzaktır, Truva’nın sonu olacak!” diyen seste Kassandra'nın sesidir, ama onu ciddiye alan olmamıştı. Truvalılar uyarıları hafife aldı, tahta at şehre girdi ve Truva yandı. Kassandra’nın kehanetleri birer birer gerçekleşti, yangını engellemek için çok geçti.
Dünden bugüne baktığımız da, birer Kassandra değil tabii, söylenen duyulan seslerde birer kehanet değil ama bizlerin, toplumun, ülkemizin acı gerçeği.
İkili ilişkilerde de toplumsal sorunlarda da, çevremizde içimizde yaşayan sorumluluk duygusu ile etkin ve yetkin olduğu konularda uyarılar yapanlar olduğunu görüyoruz. Peki, bunlara kulak verip uyarılarını sorgulayıp doğru olduğuna inanınca, gereğini yapıyor muyuz? Biraz daha net soralım; Toplum olarak içinde bulunduğumuz koşulların insani yaşam koşullarına uygun olup olmadığını ses duymadan, yaşayarak öğrenip ses oluyor muyuz? Ses mi bekliyoruz? Kassandra sesi değil, Ahmet, Ayşe, Kamil, Suna'ların sesini mi duymamız gerekiyor, ülkemizde ki alevleri görmek için. Anayasa ile güvence altına alınmış, "eğitim, sağlık, can ve mal güvenliği istiyoruz, tarım yok edildi, çevre katliamları hız kesmiyor" diyen genç yaşlı, köylü kentli, okumuş okumamış binler on binlerin yıllardır çıkardıkları sesleri duyuyoruz, aslında görüyoruz. Teknolojinin günlük yaşamınızı neredeyse yönettiği çağımızda, sadece ülkemiz değil dünyada yaşanan her şeyi anında görüyor öğreniyoruz.
Gazze de, İsrail katliamının her gün artması, bölge de açlık nedeniyle özellikle çocuk ölümlerinin artmasını görmek için Kassandra sesi mi gerekiyor. İnsanlığın var oluşundan bugüne yaşanan savaşlarda, Truva atlarının varlığını söylemek için bir ses mi gerekiyor?
Ülkemizde de, yaşanan toplumsal iç ve dış sorunlara karşı seslerini yükselttiği için tutuklanan engellenen, eğitim, düşünme, konuşma, hatta seçme seçilme hakkı yok sayılan “çağdaş Kassandralar’ın uyarılarını, hain, terörist sesi, ya da topluma “karamsarlık” yayıyorlar diye anlamak anlatmak, günlük siyasi gündemin gürültüsü içinde yok etmeye çalışmak değil mi?
Her gerçeği "kriz kapıya dayandığında" ya da kriz toplumu ülkeyi yangın yerine çevirince "söylemişlerdi" demek mi? moda deyimiyle "Dünya'ya çarpacak bir gök cismi geliyor" diye espri olarak kabul etmek mi? Bu ikisi arasında ki tercihi kişisel çıkar ve gelecek hesaplarından uzak yaptığımız zaman kaybeden değil kazananın ülke ve toplum olduğunun örneklerini, Avrupa da dünya da çok sayıda ülkede görüyoruz.
Biliyoruz ki; hiç bir alanda sorun veya krizler bir anda ortaya çıkmaz; adım adım izler bırakan yıllarca biriken sorunların sonucudur kriz. Gerçeklerle yüzleşmek acı verir, onları görmezden gelmek ise çok daha ağır bedeller ödetir. O nedenle iktidarda muhalefette gerçekleriyle yüzleşmeli.
Son yerel seçimleri, demokratik hukuk devleti sisteminde iktidarların geçici olduğunu gösterdi. Genel ve yerel iktidarların seçimle gelip, seçimle gittiğini görmek anlamak için, "İktidarlar geçici, kalıcı olan devlettir" diye haykıran Kassandra kehanetine ihtiyaç var mı? Ülke yönetiminde de, siyasi partilerde de, kendisini millet iradesinin üstünde görüp sonsuz iktidar gücüne sahip olduklarını düşünenler, demokrasinin olmazsa olmazı sandıktan çıkan sesin kehanet değil gerçek olduğunu anlamaktan kaçtığı sürece, bünyesinde ki, Truva atlarının varlığını kabul etmez. Oysa günümüzde ki en somut gerçek, bugün kamuoyuna iktidar medyasınca köpürtülerek sunulan CHP tartışması.
Yerel seçimlerin birinci partisi CHP de yıllardır, Truva Atlarının var olduğunu söyleyenlere Kassandra muamelesi yapılmasının sonuçlarını, en etkili şekilde değerlendiren iktidarın, ana muhalefet partisini kendi içinde MİRAS KAVGASI yapan geçimsiz aile olarak topluma sunmasının, toplumun gerçek sorunlarını maskeleyen bir siyaset tarzıdır. Ancak bu örnek, bugünün iktidar ve muhalefeti kadar, geleceğin iktidar ve muhalefeti içinde tarihi bir derstir. Bugün, ülkenin dört bir yanında, bireysel ya da toplu olarak yükselen sesler hem iktidara hem muhalefete bir uyarıdır. Bu sesleri Kassandra sesi olarak kabul edip ciddiye almayıp yok sayanlar, TC değerleri ve demokrasinin önüne bırakılan, Truva atlarının ülkeye, Cumhuriyet ve demokrasiye verilen verilecek olan hasarın suç ortağıdır. İktidar, muhalefet, STK’lar, dernekler, bürokrasi tüm oluşumlar, Truva atlarını etkisiz kılmak için Kassandraların sesini yok sayıyor, ciddiye almıyorsa, sokağın sesini duyduğu, bu gerçek güçle, halkın iradesi ile tanıştığı an, "Kassandra'ları neden duymadım anlamadım" demek hakkı da yoktur...
(TUNA BÜYÜKŞAHİN)
Yorumlar
Kalan Karakter: