Nasıl bir hafta geçirdik? Siyasetin, siyasi iktidarın, muhalefetin ve sosyal medya da "bireysel ya da özel görevli hesapların" belirlemeye çalıştığı gündemle. Muhalif belediyelere yönelik hız kesmeyen operasyonlar.
Futbolda transfer sezonu kapanırken, hız kesmeyen siyasi transferler.
Hukukun çevresinde dolanıp çalışamaz duruma getirilmek istenen siyasi partilere yönelik hamleler. Bu hamlelerin hedefinde ise genel seçimlerde ikinci, son yerel seçimlerde halkın iradesi ile birinci parti olan CHP'nin olduğu bir gündem.
Ana muhalefet partisinin görevini yapmasını engellemek için kongrelerine kurultayına yargı kelepçesi vurulmak istenen davalar duruşmalarla dolu bir haftayı daha geride bıraktık.
İktidar partisi AKP, yerel seçimlerde yenilgiye uğradığı il ve ilçelerde yerel yönetimleri ele geçirmek için tüm yolları deniyor. Tutuklama, gözaltı, nedeni ne olursa olsun, CHP içinde geçmişi ile sorunlu olan belediye başkanı ve meclis üyelerinin transferi. Öyle ki, bu adımlar iktidar partisi ve ortağı partilerin içinde bile rahatsızlık yaratıyor. İktidar savunucusu gazeteciler arasında bile "Yok artık, bu da olmaz ki" sesleri her gün biraz daha yüksek çıkıyor.
İktidar bu hamle ve yerel yönetimlerin yonticilerine kendi rozetini takarak, olası bir genel seçimde yerel olanakları oya çevirmenin hesabını yaparken, sokağın halkın seçmenin desteğini kaybettiğini göremiyor. Çünkü; iktidar olanaklarından alabildiğine yararlananlar iktidarı "Kazanırız devam" diyerek bir yanılgıya sürüklüyor. Bu, iktidarın her gün biraz daha halktan kopmasına neden olurken, muhalefete CHP'ye, halkın içinde olmanın, halkın yaşamsal sorunları ile ilgilenme çözüm önerileri sunma yolunun ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Yani, iktidar, iktidar adayı CHP'ye istemeden yol haritası çiziyor. 19 Mart'ta somutlaşan yoğun tutuklama gözaltı, yerel yönetimlere ve bir adım ötesi CHP İstanbul il Başkanlığı'na kayyum atanmasıyla başlayan yaklaşık 60 miting, bu yol haritasının en önemli adımı olmaya devam ediyor. Öyle ki, bu hamlelerin hedefinde olan CHP'nin bu mitinglerine, "bugün CHP'ye yarın bize" diyen iktidar ortağı partilerin dışında kalan Soldan Sağdan tüm partilerin, yönetimleri olmasa bile tabanlarının destek vermesi iktidarın hukuku kullanarak attığı adımları yeniden gözden geçirmesini söylüyor. Ancak, iktidar ve "iktidar giderse 23 yıllık saltanatımız biter" diyenlerin seçim olursa kaybederiz korkusu gündemi CHP'yi tartışmak, gerçek sorunları sümen altı etmeye sürüklüyor.
Spor özellikle futbolda transfer dönemlerinde, gözü kulağı spor programları, gazetelerde spor sayfasında olması gibi, siyasal yaşamınızın tarihinde bugünkü kadar olmasa bile, "bugün kim hangi partiye gitti" değil, bugün "iktidar kimi transfer etti" diyerek uyanıyoruz her güne. Bülent Ecevit'in azınlık hükümetini devirmek için yarım gün, evet evet yanlış okumadınız 12 saat içinde milletvekili seçildiği DSP, ANAP, DYP, MHP, DP rozetlerini yakasına takan ve "Fırıldak Kübi" olarak tarihe geçen Kubilay Uygun'un rekoru henüz kırılmadı. Ancak, iktidara, bulunduğu Hukuk ve Anayasa savunucusu kimliğini bırakıp sonradan büyükelçilik makamına atanan, yaklaşık 250 bin hukukçu meslektaşını yok sayan baro başkanı da siyasi transferlerin ilginç örneklerinden biri olarak siyasi tarihte yerini aldı.
Yaşanan, siyaseti tartıştıran bu gelişmeleri yaşadığımız dönemde, halkın umudu olarak gördüğü CHP'de siyaset yapanların, bu tür ilişkiler, rozet çıkarıp rozet takmalar, "himayelerine sığındım, aileme döndüm beni kucakladılar" açıklamalarını yapmaya hakları var mı? Neden "var mı?" diye soruyorum, bulundukları makam ve etiket ona seçmenin emaneti ve o emaneti alması için kendisini seçenin rozetini attığı parti olduğunu unuttukları için. Ve, bunların yeni taktıkları rozetin sahibi siyasi partinin de "yarın benden de gider" diyerek bir daha seçilmesi için aday göstermeyecegi de bir gerçek.
Tam da bu noktada, on yıllardır iktidar olamayan, iktidar olma şansı ve gücüne bu dönem ulaşan CHP, milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi adaylarını nasıl hangi kritere göre belirlediğinin hesabını önce kendi bünyesinde vermeli, sonra halka bunu açıklamalı. Bilinmeli ki, seçmen artık, ben ne dersem diyeyim "beni dinleyen duyan yok" noktasında. Bunu, kıracak yok edecek, oya çevirecek tarihi fırsatı değerlendirmek, CHP'nin ve 23 yıllık iktidara "Yeter artık, söz sandığın karar seçmenin" diyen tüm partilerin önceliği olmalı.
( TUNA BÜYÜKŞAHİN )
Yorumlar
Kalan Karakter: