Ekonomik kriz, yolsuzluk, MESEM uygulaması nedeniyle iş cinayetlerinde hayatını kaybeden çocuklarımız, kadın cinayetleri, sokaklarda giderek artan şiddet, suç örgütlerinin, çetelerin ceza yasası nedeniyle 13-17 yaş arası çocukları tetikçi olarak kullanması.
Bütçe görüşmelerinde, ülke ve toplum sorunlarına çözüm bulması için milletin seçip TBMM'ye gönderdiği iktidar vekillerinin, bütçe görüşmelerinde, sadece muhalefete mensup vekiller konuşurken bağırmak, küfür hakaret etmek ve bütçenin kabul edildiği son oturumda, bir haftalık yorgunluğu yumruk ve tekme ile gidermek için çıkarılan kavga.
Günlük yaşamda, yaşam tarzına göre TV'lere, gazetelere ve artık olmazsa olmaz sosyal medyaya zaman ayıran milyonlarca insan, gündemin ana nedeni olan bu sorunlar yerine, çayını kahvesini hatta çekirdeğini alıp ucuz, basit senaryolardan oluşan dizileri izler gibi bir haftadır, medya, sanat dünyası, ucundan kıyısından siyaset ve ne yazık ki spor dünyasından, çocukların, az sayıda da olsa gençlerin rol model olarak seçtiği "Ünlü...!" isimleri izliyor büyük bir dikkatle. Kim kiminle toza bulanmış, kim kimi nerede nasıl öpmüş, kim kimi toza suça bulaştırmış? Bu kadar uyuşturucu, bu kadar ünlü ( ! ) insan, bir de porno terimlerle bezeli haberler toplumun ilgisini gerçek gündemden uzaklaştırmaz mı? Cebinde çay parası olmadığı için bu soğuk havalarda parkta oturan, evinde palto- battaniye ile sarmaş dolaş TV başına geçen emekli de, yüzbinlerce işsiz insan, okuldan evine gelip TV'nin olduğu oda da olmasa bile ebeveyinlerin bangır bangır izlediği TV'den bu haberleri dinleyen, belki elinde ki telefondan sosyal medyayı izleyenler, iktidarın ürettiği bu yaratılmış yaşamları izliyor, "Ah, oda mı? Ne de temiz bir gazeteci, sanatçı idi" tepkileri ile. Yani, ekmek, aş, iş kavgası bir haftadır, içinde uyuşturucunun da olduğu magazine teslim ediliyor. Bu toz duman arasında, gerçeği arayan, soran, konuşan, yazanlar da yargı eliyle baskı altına alınıyor, susturulmak isteniyor, TV'ler el değiştiriyor, yıllardır iktidara muhalif diye halkın karşısına çıkarılan bazı gazeteci ve muhalif siyasetçiler, yeniden dizayn edilen TV ve gazetelere yerleştiriliyor, sosyal medyada sayısı her gün artan fake hesaplar ortaya çıkıyor.
Peki, bu uyuşturucu batağında bu kadar ünlü(!) ismin yatak odalarını bile dinleyen gören, arkası yarın gibi anlatan dinleyenler, şu soruları sorup cevabını alabiliyor mu?
"Türkiye'den giden gemide ispanya polisi 4 ton, Mersin limanında 1.3 ton, İtalya'dan ülkemize gelen gemide 5.3 ton, Bulgaristan'dan getirilmek istenen 206 kilo uyuşturucu yakalandı. Ama, bu uyuşturucuların patronları kim? Muhalefet bilmiyor, halk bilmiyor ve bilmesi gereken iktidar da suskun. Yani, bilmiyor...!
Peki, diplomalı işsizlikte, Basın sansürü ve çocuk işçi ölümlerinde artış, en yoksul emeklilerin ülkemizde yaşıyor olması. Tarımda rekor küçülme yaşanması. Aile içi şiddette rekor üstüne rekor kırılması. Ve, içinde bulunduğumuz tüm sorunların nedeni ekonomik krizin ana öğesi enflasyon. 23 yıldır, "bu yıl belini kıracağız", olmadı, gelen yıl düşecek, "hay Allah yine olmadı" ama önümüzdeki yıl artık konuşmayacağız denilen, beli kırılmayan yok edilmeyen enflasyon belası soruları. Hadi, gazeteciler soramıyor, mecliste, 76 mitingde soran ana muhalefet partisine iktidar neden gerçekçi bir cevap vermiyor. Çünkü, kendisi de bilmiyor. Ne diyor? Gerçekçi olmak gerekirse hiç bir şey, 23 yıldır ne diyor ne yapıyorsa onu diyor yapıyor. İşte tam da böyle dönemlerde yıllardır olduğu gibi aynı film sahneye konuluyor...
Bu arkası yarın dizileri kadar ilgi çeken uyusturucu operasyonları elbette devam etmeli, daha sert, daha geniş, ucu kime dokunursa dokunsun aralıksız sürmeli. Burada dikkat edilmesi gereken ülkenin gerçek sorunlarının üstünün kapatılmaması.
Bakın , milyonlarca insanın gözleri asgari ücret zammı belirleme görüşmelerinde, emekli, emekçi günlerdir meydanlarda. Memurların isyanı alanlara taştı. DİSK İstanbul’dan Ankara’ya yürüyor. Binlerce metal işçisi eylemde. Eğitim Sen üyeleri geçen hafta düzenledikleri eylemde “Yoksulluk ekonomik değil, siyasal kontrole dönüştürüldü” diyerek TBMM de kabul edilen bütçeye tepki gösterdi. 2025’in ikinci çeyreğinde yüzde 51 olan borçluluk oranı üçüncü çeyrekte yüzde 65’e, Ekim 2025 sonu itibarıyla bireysel kredi borcu olanların sayısı 43 milyon kişiyi aştı. Bunlara yazılı ve görsel medyada ayrılan yer ve zaman ile ünlü televizyon figürleri, bir haber sunucusu aynı zamanda o televizyonun genel yayın yönetmeni ile çevresinde ki insanların özel yaşamına ayrılan zaman arasında ki uçurum,
İşte, sürdürülmek istenen düzen bu. Sürdürülebilir mi? Nereye kadar? Yoksulluğun kader gibi sunulması, olması gereken suçla mücadeleyi magazin sosu ile sunarak, temel sorunları gizlemek için siyah örtü ile kapatmak nereye kadar. Liyakat ve emeğin, TBMM de milletin verdiği yetkiyi millet için kullanmanın ertelenemez bir gerçek olduğudur. Ülkemiz ve 86 milyon için ertelenemez...
Yorumlar
Kalan Karakter: