TUNA BÜYÜKŞAHİN yazdı.
Sürekli değişen bir gündem. Her gün değişen gündemle çoğalan "Şimdi ne olacak?" soruları, değişen gündemle ekonomi, eğitim, sağlık kısaca günlük yaşamda karşılaşılan ve ne yazık ki çözümü günler aylar yıllar alacak yeni sorun ve sorular.
Bu koşullarda yazmak, her konuya hâkim olmak uzmanlık alanı, uzmanlığı, mesleği ne olursa olsun hiç kimse için mümkün değil. Ancak, gazete, televizyon, sosyal medyada da görünen bir gerçek var. Aynı isimler, aynı yüzler, ortak cümleler, tek merkezden çıkmış istihbarı bilgiler. Bir de, Papatya falına bakar gibi, "terör örgütü bugün, bugün olmadı yarın, yarın da olmadı ertesi gün kendini feshedip silah bırakacak", "Enflasyon bu ay olmadı üç ay, olmadı 2026 da kesin düşecek", "Eğitimde yeni sistem çok yakında açıklanacak" gibi, toplumun beklediği gelişmelere ilişkin, iktidarın parçası, ilgili kurumların en tepe yöneticisi gibi yazan konuşanlar.
Terör örgütü PKK "silah bıraktığını, örgütü feshettiğini" açıkladı. Buna itirazı olan var mı yok. Hele barışı kardeşliği isteyenlerin hiç yok, olmaz olamaz da. Bu güzel gelişmeyi, tarihi gelişmeyi, yıllardır akan kan ve annelerin gözyaşının bitmesini kim istemez ki? O nedenle, "bundan sonra ne olacak?" sorularının cevabını, başta TBMM, devletin, iktidarın muhalefetin yetkili ağızlarından duymak somut adımların atıldığını görmek gerekiyor. Burada unutulmaması ve yok sayılmaması gereken en önemli noktanın da, milyonlarca insanın, hepimizin "terörsüz, Şehit cenazesi gelir mi? sokakta bombalar patlar mı? Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı nedeniyle iç barış yine bozulur mu? endişesi durmadan yaşayabilmek isteği.
Bu isteğin, yıllardır endişe ve korku içinde yaşanmasının nedeni ise yıllardır, sokağa, çarşı pazara çıkan, evinde kahvede TV'ler de haberleri dinleyen, "dün bugün yarın" diyerek büyük beklenti içine giren milyonların, "Az sonraaaa, flaş flaş..." diyerek verilen yeni bir haber/bilgi ile gece yatarken bırakılan gündemin uyandığı zaman değiştiğini, çözümü bilinmeyen sorunu görmenin şaşkınlığı ile yüzleşmesi.
Çünkü her olumsuzluk ve tüm belirsizliklerin yansımasına, 2025 yılında, sadece finansal piyasalarda, ekonominin bütün alanlarında değil, her şeyin yeniden canlandığı, ağacın çiçeğin bağ bahçelerin çiçek açmasını beklediğimiz "Baharın" gelişinin gecikmesi de eklenince, toplumun barış huzur yoksulluk işsizlik korku ve endişesi yerinde sayıyor. Her gün biraz daha zorlaşan ekonomik koşulların, baharda daha da zorlaşacağını öngören gerçek ekonomistlerin ağzından çıkan kelimeler gelecek barışın sevincini de geçiken baharı da unutturuyor.
Barış için atılacak adımlar, ekonomi için alınacak önlemler, hiç kuşku yok ki, sadece bugün değil yarının geleceği çocuklarımız içinde önemli. Yıllardır, tüm yaşamsal dengeleri olumsuz etkileyen başta ekonomi tüm sorunların, kalıcı önlem ve uygulamalarla çözülmesi gençlerin çocukların geleceğe daha umutla bakmasını sağlayacaktır. İşte, o zaman, Meteorolojinin geciken gelmeyen baharı verdiği hava tahmin raporlarını da gülümseyerek karşılayıp, yaşamın her alanında "bahar geldi" diyeceğiz.
Ve, büyük usta Nazım Hikmet'in dizelerini fısıldayacağız çocuklarımızın kulağına:
"... Bahar geldi çocuklar çıkın kırlara/ çiçeklenin çocuklar/ çiçeklenin güneş bütün varlığıyla tezahür etti/ güneşlenin çocuklar güneşlenin hayvanlar tekrar çayırlara çıktı/ sütlerini için kuvvetlenin çocuklar kuvvetlenin"
Yorumlar
Kalan Karakter: