Evde, sokakta, günlük yaşamımızda meydana gelen karışıklık, sorun nedeniyle çok kullanılan bir deyim vardır, hepimizin bildiği: Ortalık yangın yeri... Gerçekten içinde bulunduğumuz coğrafya da ve ülkemizde ortalık yangın yeri. Ortadoğu da İsrail'in katliamları, İran'ın zaman zaman cevap vermesi, füzeler, bombalar... Yaşamını yitiren masum çocuklar, kadın, erkek sivil insanlar.
Ülkemizde ise Ankara da Alev alan siyasi yangın, günlük yaşamı her yönüyle olumsuz etkilerken, asıl Alev, bir avuç insanın söndürmeye çalıştığı Ege, Akdeniz bölgeleri olmak üzere günlerdir yanan orman yangınları yüreğimizi yakıyor.
On gün önce başlayan, devam eden, ülkenin dört bir yanından yükselen alevler ve doğada yok olan canlıların çığlıkları yüreklerimizi yakıyor.
Özellikle, iktidar yandaşlarının en küçük ölçekli depremde bile " Yıkıl Gâvur İzmir" diye bağırdıkları canım İzmir'in her köşesinden yükselen alevler, çığlıklara, Denizli, Muğla, Manisa, Antalya'dan gelen Alev ve çığlıklar da eklenince o çok bilinen "Ciğerlerimiz yanıyor" sözünü binlerce kez söylüyoruz. Mecazi olarak anlamı büyük ve acı da olsa, gerçekten orman yangınları doğanın ciğerlerini yakarken, bizlerinde ciğerlerini etkiliyor. Sağlık uzmanları, yaşamamızı nefes alıp vermemizi sağlayan ciğerlerimizi etkiliyor, doğanın nefes alması gibi bizlerin tüm canlıların nefes almasını sağlayan ciğerlerimiz yangının neden olduğu duman ve kirlenen hava nedeniyle işlevini yapamıyor, yapmakta zorlanıyor, ciddi solunum sorunları yaşanıyor.
Çocuklar, yaşlı yetişkinler ile özellikle astım, KOAH, bronşit veya kronik kalp hastalığı, diyabeti olanlar için orman yangınları yaşamsal sorunlar üretiyor.
Orman Mühendisleri verilerine göre: 100 yaşındaki bir kayın ağacı, saatte 40 kişinin çıkardığı 2.35 kilogram karbondioksiti yok ediyor. Çünkü ağaçlar büyük birer karbon yutağı. Ormanlar yıllık olarak 2.1 milyar ton karbondioksiti emip havayı temizliyor. Yani, ağaçlar dünyanın karbon döngüsünde temel bir dengeleyici ve iklim değişikliğiyle mücadele de büyük bir doğal güç.
Bu nedenle doğa ve insan yaşamında ki önemi yok sayılamayacak kadar büyük olan orman yangınlarında yetersiz müdahalenin sorumluları büyük bir cesaretle ortaya çıkmalı. Ege’de Akdeniz’de, yangın devam ederken CHP’li belediyeler vatandaşlar günlerce uyumadan teknik ve insan gücüyle mücadele ederken, ana akım medya da bu çalışmalar görmezlikten geliniyorken, belediyelere yangın söndürme uçağı alımını yasaklayan, yangın söndürme uçaklarını satan iktidarın tarım bakanının yangın bölgesinde ki geçici yağmuru, "Allah'ın lütfu" olarak değerlendirmesi de dikkat çekici. Tabii ki, yağmur Allah'ın lütfu, tabii ki kısa süreli olsa da yağması sevindirici, ama Tarım Bakanı' nın, yangın uçakları neden satıldı? Sorularına cevap vermemesi de unutulmamalı.
Mevsim olarak orman yangınları normal diyerek geçiştirmek ne kadar aldatıcı ise de, bu yangınlara neden olan sorumsuzların cezasız kalması da o kadar acı. Tabii, bu sorumsuzların varlığı, rant için orman yakan canilerin varlığını unutturmamalı. Tıpkı yüz yıllık zeytin ağaçlarının yok edilmesinin unutulmamasının gerektiği gibi.
Evet, orman yangınları canımızı ciğerlerimizi, doğada ki canlarımızı yakarken, Ankara da şekillenen siyaset yangını da hem canımızı hem cebimizi hem günlük yaşamımızı yakıyor.
CHP Kurultayına ilişkin açılan dava, Eylül ayına ertelendi. Karar çıkmasını bekleyen var mıydı? Sanmam. Çünkü sokakta giderek karşılığı artan ana muhalefet partisine yönelik itibarsızlaştırma hamlesi ve CHP'yi içten çökertme hamlelerinin devam etmesi gerekiyor. CHP'nin içinde başlatılan Kılıçdaroğlu - Özel tartışmalarını günlerdir gün boyu yazılı ve görsel medya da köpürtenlerin başını da CHP’li kimliğini taşıyan bazı siyasetçilerin, medya mensuplarının çekmesi de iktidarın, "Körün istediği bir göz Allah vermiş iki göz" sözünü doğrular gibi. Kurultay davasında, eski belediye başkanın şikâyetçi olması, Kılıçdaroğlu'nun ise herhangi bir başvurusu şikâyeti olmamasına rağmen iddianameyi hazırlayan yargı tarafından "Mağdur" gösterilmesi, iddiaların, "duydum, söyledi, söylemişten" ibaret olması da bu davanın hukuksal değil siyasal olduğunun en büyük göstergesi.
"Ortalık yangın yeri" derken tam da bunu söylemek istedim. Siyasette, iktidarın ana muhalefeti içten parçalayıp bölmek, halk arasında "itibarsızlaştırmak'" her gün yükselen karşılığını yok etmek hamleleri, ana muhalefetin, tutuklu belediye başkanları ve çalışanları için hukuk mücadelesi, kurultay davasına ilişkin tartışmalara cevap verme çalışmaları arasında ekonomik toplumsal eğitim gibi yaşamsal sorunlardan kopması, siyasi yangını körüklüyor. CHP bu sürüklendiği siyasi yoldan çıkıp, halkın gündemine dönüp, "Seçim" çağrılarını yükseltmeli. Bu ara da, orman yangınlarını da nedenleri ve müdahalenin neden yetersiz olduğunu anlatmalı, TBMM gündemine taşımalı. Orman yangınları kadar ülkenin canını acıtan bu siyasi yangın ancak, iktidara karşı samimi dürüst muhalefetin ortak mücadelesi ile mümkün...
(Tuna BÜYÜKŞAHİN)
Yorumlar
Kalan Karakter: