Manisa'nın evladı güler yüzü halkın iradesi Büyükşehir Belediye Başkanı FERDİ Zeybek yaşam savaşını kaybetti. Allah'tan rahmet, ailesine, ailem dediği CHP'sine ve tüm sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum.
Yazıya böyle bir acı haberle başlamak, ülke ve siyaset gerçeğini konuşmak yazmak zorda olsa, yaşamın devam ettiğini göz ardı etmemek gerekiyor.
19 Mart'ta başlayıp, özellikle hafta sonları yapılan "Sabaha karşı" devam eden CHP'li seçilmiş belediye başkanlarına yönelik operasyonlar, bu yazın, siyasetin çok sıcak geçeceğinin işaretiydi. İktidarın,
CHP’li belediye başkanlarına, yerel yönetimlerin en kritik birimlerinin başında bulunan yöneticilerine yönelik gözaltı, tutuklama, ailesi, çocukları İstanbul da olan, sağlık sorunları bulunan başkanları, çeşitli kentlerde bulunan cezaevlerine nakledilmesi siyaset kazanının altına odun attıkça attı.
Gizli, açık, soru işaretleri ile dolu "duydum, düşündüm, öyle olduğunu hissediyorum" ifadeleri, "başkanla neden bu kadar çok telefonla görüştün?" soruları ile suçlanan Özel Kalem Müdürleri, köyde ki evinde bulunan kasa da "beylik tabancasına ait iki kutu mermi bulunan" eski polis koruma müdürünün kasasında balya balya dolar bulundu" haberleri ile iktidar içinde çok sayıda ismi bile ikna edemeyen, İktidarın inandırıcılığını sorgulatan, seçmen kitlesinin bile "Yok artık" dediği bir süreç, dargınların düşmanların bile barış ilan ettiği Kurban Bayramı'nda siyasi partilerin geleneksel bayramlaşma seronomilerini bile olumsuz etkiledi. Ana muhalefet partisi hiç bir parti ile bayramlaşmadı. MHP'nin bir kaç ay öncesine kadar "Kapatılsın, teroristler" dediği DEM parti ile "Kurucu önder Öcalan" tanımlı sohbetlerle bayramlaşması da, siyasi gözlemciler tarafından, iktidar ve ortaklarının yükselen muhalefetin yüzünü çevirdiği CHP'yi yalnız bırakma hamleleri olarak değerlendirildi.
İktidarın, CHP üzerine kurduğu, "itibarsizlaştırma, böl, parçala, etkisiz kıl" siyasi hamlelerine karşın, CHP’nin “Milli irade” mitinglerinin, tutuklu İBB Başkanı İmamoğlu'nun fotoğraf afiş isminin bile yasaklanması, Kayyım atanan Billboard şirketlerinin kent içinde ki dev panolarına, partili Cumhurbaşkanı Erdoğan'in posterlerinin asılmasına karşın sürüp, ilgi görmesi iktidarı yeni arayışlara iterken, AKP'nin kurucu kadrosu ve eski bakanlarından 7 ismin yayınladığı "demokrasi, hukuk ve millet iradesine saygı gösterilmesini" içeren açıklamayı, iktidar içinde ki bölünmenin göstergesi olarak kabul etmek gerekir.
Erdoğan'in "yol arkadaşları"nın bu çıkışına sessiz kalıp, atanmış danışman ve iktidar yanlısı medyanın ateş püskürmesi iktidar cephesinde de suların giderek ısındığını gösteriyor.
Seçmeni meydanları sokağı ikna edemeyen, CHP'yi kendi içinden vurma hamleleri yapan iktidarın, elinde ki en büyük kozu “yeni anayasa” girişimleri, 23 yılda 3'u referandumla “12 kez anayasada değişiklik" yapan iktidarın bu hamlesinin de “kişiye özel” sadece Erdoğan'in yeniden adaylığını sağlamak için olduğunu görmek gerekiyor.
Siyaset arenasında, muhalefete yönelik operasyonlar giderek çeşitlenip artarken, konuşulmasın istenen ekonomik ve işsizliğin korkutan tablosu "Seçim hemen şimdi" isteklerini artırıyor. Özellikle, TÜİK verileriyle hesaplama yapan DİSK-AR' ın geniş tanımlı işsizlik sayısının 12 milyon 996 bin kişiye ulaştığını, bu sayının pandemi doneminde bile görülmeyen bir rekor olduğunu, son bir ayda işsizler arasına 1.2 milyon kişinin daha eklendiğine dikkat çekmesi seçim isteklerinin daha güçlü yükselmesinin nedeni.
Bu seslerin giderek artmasının en önemli nedeni ise hiç kuşkusuz, iktidarın istediği, muhalefeti TBMM de grup toplantılarına sıkıştırma hamlelerinin boşa çıkması.
Ekonomik kriz, derinleşen yoksulluk, "kız erkek ayrı ayrı sınıflarda okusun" a kadar indirilen kuşatılmış eğitim, özel sağlık kuruluşlarına teslim edilen sağlık. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'in, Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay'ın, CHP'nin seçilmiş 11 belediye başkanının, çağdaş eğitim diyen gençlerin tutuklu olduğu bir ortam da siyasette normalleşme beklemek iyi niyetten öteye geçmez. Çözüm, toplum olarak toplumsal sorunları yasalar çerçevesinde seslendirmek ve iktidarın da bu sesleri duyup, daha çok gecikmeden "Milli İradeye, işte sandık, söz milletin" diyebilme zamanı olduğunu seslendirmesi, seslendirenlere kulak vermesi...
(Tuna BÜYÜKSAHİN)
Yorumlar
Kalan Karakter: