Tuna BÜYÜKŞAHİN yazdı.
7 Ekim 2023. İsrail'in, hedef gözetmeksizin masum ve mazlum insanların yaşadığı Gazze'ye yönelik saldırıları başladı ve devam ediyor. Vahşi, savaş suçu sayılması gereken saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 55 bin 432. Tüm dünyanın sadece izlediği, hamasetten öte geçmeyen kınama türü mesajlar, Siyonist, faşist Netanyahu'ya cesaret veriyor olacak ki, Bayram arifesinde İsrail İran’a saldırı başlattı. Önce, İran'ın askeri komutanlarını hedef alan saldırılar Başkent Tahran'da sivillerinde bulunduğu yerleşim birimlerini hedef aldı, devam ediyor. İran'da bu saldırılara İsrail'in Başkenti Telaviv'i hedef alarak karşılık verince, bizler, milyonlarca insan, korkunç savaşı ekranlardan dizi filmi izler gibi izliyoruz.
İnsanların roketlerden, SİHA'lardan, balistik füzelerden kaçışını izlerken, dünya da ve özellikle ülkemiz de, gerçeklerden kaçan, görmeyen duymayan, gördüğü gerçeğe gözünü vicdanını kapatan, içerde ve dışarıda kendisi ile aynı paralelde düşünmeyenlere "parmak sallayanları" izlemekte bu çirkin savaş kadar ürkütücü.
Komşu ülkelerde, hemen yanı başımızda, insanlık suçu haksız savaşta, Ortadoğu'nun başta petrol doğal zenginliklerinin paylaşımı için binlerce insan katledilirken, ülkemizin ekonomik ve siyasi olarak bundan etkilenmemesini düşünmek tam bir hayalperestlik.
Benzin ve motorin 50 TL sınırına dayandı. Yönetilemeyen, kötü yönetilen ekonomi, dövizin, enflasyonun, faizin giderek kontrolden çıkmasına neden oluyor ve piyasalarda herşey roket hızıyla yükseliyor.
2024 yılı 2023 den daha iyi olacak sözleri unutuldu, iktidarın ekonomi kurmaylarının, 2025, 2024 ten daha iyi olacak sözü de yerini 2025 daha iyi olacağa, o da 2026 yılının çok çok iyi olacağına bıraktı...
Oysa sokaklar, evler, çalışan, emekli, işsizler iyi olmanın izlerini hissetmiyor, hergün daha kötüye giden bir tabloyu sadece görmüyor, yaşıyor hissediyor. Bir bardak çayı içmek için düşünen Emekli, eğitimden, istihdama toplumsal yaşama umudunu giderek yitiren gençler, iflas eden esnaf, ürünü tarlada bağda çürüyen çiftçi. Kredi kartları ile temel ihtiyaçlarını karşılayarak yaşayanların biriken borçları nedeniyle Adliyeler de patlayan icra haciz davaları.
İktidarın yanında olanların bitmek bilmeyen rant hırsları ile katledilen doğa. Muhalif belediyelere yönelik operasyonlar, muhalefet içine atılan "Benim liderim, senin liderin" bombaları ile hergün köpürtülen iç tartışmalarda en az İsrail'in Gazze'ye İran'a, İran'ın İsrail'e saldırıları kadar korkutuyor ilgi çekiyor. İktidar denetiminde ki medyada, özellikle TV’lerde "elimde sopa olmazsa çıkmam abi" modunu benimsemiş isimler, ülke içinde ki ekonomik sorunları, başta CHP, muhalefete yönelik algı, itibarsızlaştırma, bölüp parçalama senaryolarını, ekonomide ki gelişmeleri, görseller üzerinde sopa ile anlatıp, bir kahve, reklam molası ardından, yine sopa eşliğinde binlerce masum insanın canına mal olan "Ortadoğu'da ki çirkin paylaşım savaşını" anlatıyor, yorumluyor. Ne ilginçtir ki, askere gitmemek için rapor alan, mesleki yaşamında savaş muhabirliği değil muhabirlik bile yapmadan yazar yorumcu olanlar askeri strateji açıklıyor. Yani, bu çirkin savaş bile ranta dönüşüyor.
Bunu yaparken, milli ve dini değerleri kullanan, buram buram popülizm ve fırsatçılık kokan bu anlayışın, üstünü örtmeye çalıştığı gerçekleri yazıp anlatmak isteyen, insani ve mesleki etik değerleri, erdemi, dürüstlüğü savunmak isteyenler ise sosyal medya dâhil, günlük yaşamda da psikolojik baskı altına alınıyor, bunların konuşup yazdığı medya organları RTÜK sopası ve reklam ambargosu ile susturulmaya çalışılıyor.
İçte ve dışta, kavgayı savaşı değil, barışı kardeşliği savunmakta geç kalmak, işyerinde, sokakta hatta evlerde bile, gülen yüzleri mumla arayacağımız günlerin habercisi olabilir. Seçim, sandık seslerinin giderek yükselmesinin, savaşı, kavgayı, adalet, aş, ekmek, eğitimi bir kesime değil yaşayan nefes alan her insana canlıya eşit sevgi ile veren, bakabilen yöneticilere siyasi liderlere duyulan ihtiyacın nedeni olsa gerek. Yaşamı savaş meydanlarında geçen Mustafa Kemal Atatürk'ün “savaşın aslında bir cinayet olduğunu” vurgulaması, "Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinin bugünlerde daha çok seslendirilmesi sizce de gerekmiyor mu?
Yorumlar
Kalan Karakter: